Yürek Devleti
“Kainatta ki insanı tanıyabilmek, insanda ki kainatı tanıyabilmekle mümkündür”
Var mısınız kainatta ki yerimizi bulmak adına, kendimizde ki kainatı keşfetmeye?
Var mısınız Sahabe misali, “Varlık sancısı” yerine ubudiyyet, uluhiyyet, ve Rububiyyet bilincini idrak etmeye?
Şimdi soruyorum sizlere..
Var mısınız kainatta ki yerimizi bulmak adına, kendimizde ki kainatı keşfetmeye?
Var mısınız Sahabe misali, “Varlık sancısı” yerine ubudiyyet, uluhiyyet, ve Rububiyyet bilincini idrak etmeye?
Böyle sorulduğunda birden dini duygularımız ön plana çıkıyor ve ansızın “varım!” diye haykırıyoruz öyle değil mi ?. Ancak unuttuğumuz önemli bir hakikat var ki o da tüm bu vasıflara nail olabilmek için öncelikle vahyin ilk Muhatabı’nın (s.a.s) içsel zenginliğini ve dini hassasiyetini idrak edip edemediğimizdir. Bu hususta kendimizi çetin bir muhasebeye tabii tutmak yerinde olacaktır.
Bizler Hz. Peygamberin (s.a.s) içsel zenginliğinden uzaklaştığımız ölçüde İslam la aramıza engeller koyuyor, farkında olmadan kendimizi büyük bir gaflet çukuruna itiyoruz. Artık silkinip kendimize gelme vakti gelmedi mi?.
“ İmanın meskeni, insanın merkezi, vücudumuzun komuta mahalli” konumunda bulunan ve şeytanın oyuncağı haline gelmiş batılı medeniyetlerin “moda” , “modernizm” , “teknoloji” vb afyonları ile fuzuli yere işgal edilmiş olan kalbimiz artık tamamen katılaşmadan tedavi edilmelidir.
Bizleri İslam nurundan uzaklaştırmaya teşebbüs eden bu beşeri uğraşları Müslüman a yakışır nitelikte kullanmalı, daha fazla kitlelere İslam nurunu ulaştırmak adına aracı kılmanın yollarını araştırmalıyız. ( Bir nevi düşmanın silahıyla silahlanmalıyız. )
“Vücutta bir et parçası vardır. O bozulursa bütün vücut bozulur. O, kalptir.” Hadis-i şerifinde ki uyarıya mukabil, yürek devletimizi kurmak için öncelikle işe kendimizden başlamalı, ardından insanlara faydalı olmak için faaliyetlerde bulunmalıyız. Kalbimizde ki bu “beşeri-ilahi” iktidar mücadelesinde bizim silahımız Allah sevgisi olduğu müddetçe, “sevdiğimiz Zat’ın hatırı için Resul’e itaat ederek” yürek ülkemizde İman hakikatini iktidara geçirebilir, umulur ki “Allah muttakileri sever” (3/76) ayetine muhatap olma şerefine böylelikle nail olabiliriz.
Gerçekleştirmeye teşebbüs ettiğimiz bu kutlu hareketin en mühim kriteri “sevmek” tir. Evet sevgi fedakarlık ister, hep almaya alışkın olan bizler için bu kutlu hareket oldukça çetin geçecek. Sahabe efendilerimizin dini yüceltme adına yaptıkları fedakarlıklar kadar değerli olur mu bilmem ama bu fedakarlığında karşılığı şüphesiz ki Allah katında mevcuttur. Sözlerime şu cümlelerle son vermek istiyorum;
“Allah’ın var neye muhtaçsın?”
“Allah’ın yok neyin var?”
*Mustafa İslamoğlu - Yürek Devleti Kitabı'ndan
0 yorum: